Boşanma Davalarında İspat Meselesi

BOŞANMA DAVALARINDA İSPAT MESELESİ

Toplumda şiddetli geçimsizlik olarak bilinen ancak hukuken evlilik birliğinin temelinden sarsılması olarak nitelendirilen genel boşanma sebebi, uygulamada boşanma sebebi olarak en çok başvurulan durumdur.

Hukukumuzda evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma davası açabilmek için, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tamamen kusuruz olmak gerekmez ancak davalı eşin az da olsa kusurlu olduğunu ispat etmek gerekir. Daha açık bir ifade ile belirtmek gerekirse, davalı eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında, evliliğin devamının çekilmez hale gelmesinde bir kusuru yoksa açılan boşanma davası reddedilecektir.

Yine eşlerin birbirinden maddi ve manevi tazminat talep edebilmeleri için, kusursuz veya tazminat talep edilen eşe göre daha az kusurlu olduklarını ispat etmeleri zaruridir. Zira daha kusurlu eşin tazminat talep edebilmesi elbette mümkün değildir. Bununla birlikte boşanmaya neden olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olmaları da tazminat taleplerinin reddini gerektirir.

Açıklanan nedenlerle tarafların kusuruna ilişkin ispat meselesi, boşanma ve boşanmaya bağlı tazminat taleplerinin değerlendirilmesi konularında oldukça önemlidir.

İspat, usul hukukunda taraflara bahşedilmiş bir hak olmakla birlikte her hak gibi sınırları dahilinde kullanılabilir. Bu kapsamda yalnızca hukuka aykırı yoldan elde edilmemiş delillere ispat gücü tanınmıştır. Boşanma davaları, doğrudan tarafların özel hayatlarına ve kişisel verilerine ilişkin olduğundan, bu davalarda ispat hakkının sınırları, delilin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediği çok hassas bir şekilde değerlendirilmelidir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu, taraflarca hukuka aykırı yoldan elde edilmiş bir delilin yargılamada dikkate alınmayacağı emredici hükmünü düzenlemiştir. Başka bir ifadeyle, delil gerçeği yansıtmakla birlikte elde edilişi hukuka aykırı ise örneğin çalınmışsa, tarafın özel hayatına, kişisel verilerine hukuka aykırı olarak erişilerek elde edilmişse hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delil olarak kabul edilmiş ve mevzuatımızca ispat vasıtası olarak kullanılması yasaklanmıştır.

Buna rağmen uygulamada bir dönem, delilin gerçeğe aykırı olarak yaratılmış olması ile hukuka aykırı yoldan elde edilmiş olması farklı değerlendirilmiş; gerçeğe aykırı olarak yaratılmış yani sahte delillere hiçbir şekilde ispat gücü tanımamış ancak delilin hukuka aykırı yoldan elde edilmiş olması halinde olayın özelliğine göre farklı değerlendirmeler yapılarak bu delillere ispat gücü verilmiştir.

Yargıtay, boşanma davaları açısından hukuka aykırı olarak yaratılmış, sahte delillerin delil değeri kazanamayacağı konusunda istikrarlı kararlar vermiştir. Bu konuda aşağıdaki karar örnek teşkil etmektedir ve kanaatimce de verilen karar yerindedir.

Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Hükme esas alınan elektronik ortamdan elde edilen görüntülerdeki şahısların kocanın yakınları olduğu anlaşılmaktadır. "Facebook" isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak kocanın, dayısıyla görüşmelerine ilişkin iletişim kayıtlarının; davacının, sosyal paylaşım sitesinde kendisini "kocanın dayısı" yerine koymak suretiyle "dayısı ile koca" yazışıyormuş görüntüsü verilerek davacı tarafından oluşturulduğu, davacının da bunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan görüşme kayıtları da vakıaların ispatında dikkate alınamaz.” T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2013/19577, K. 2014/1926, T. 5.2.2014, (Kazancı İçtihat Bankası).

Ancak Yargıtay, Hukuk Muhakemeleri Kanunu düzenlemesine rağmen, bir dönem önceki kararlarından dönmeyerek, delilin, sahte olmaması koşulu ile hukuka aykırı şekilde elde edilip edilmediğine bakmaksızın değerlendirilmesine ilişkin kararlar vermiştir. Örneğin kocanın, eşine aldığı telefona yüklediği casus program ile eşinin tüm görüşmelerini kaydettiği ve bu kayıtları boşanma davasında delil olarak ileri sürdüğü davada Yargıtay bu delili hukuka aykırı bulmamıştır. Bahsi geçen delilin kesinlikle hukuka aykırı kabul edilmesi ve değerlendirilmemesi yönündeki kanaatim, aşağıda yer alan karşı oy yazısındaki gerekçeler ile eşdeğerdir.

Sunulan delil, davalı-davacının, davalı-davacı eşine hediye ettiği bir cep telefonuna "casus program" yükleyerek yaptığı konuşmaların onun rızası dışında kaydedilmesi suretiyle elde edilmiştir. Davacı-davalı tarafından bu şekilde elde edilen delil hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğindedir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına dair bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek hukuka aykırı şekilde elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz." (HMK m. 189/2) "Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir." (HMK m. 189/4) Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasayla tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekir ve değerlendirilemez. Kaldı ki somut olayda ibraz edilen delil suç işlenerek elde edilmiştir. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman yasaya aykırılık ortadan kalkar. Ne var ki somut olayda bu anlamda bir hukuka uygunluk sebebi de bulunmamaktadır. Anayasaya göre; herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa m.20/1) Eşlerden birinin, özel yaşamı, evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. Ancak bu durum bile eşlerden her birinin birey olarak Anayasa tarafından koruma altına alınan temel haklarının diğer eş tarafından sınırlandırılması veya sınırlandırılabileceği anlamına gelmez. Bireyin Anayasa tarafından koruma altına alınan temel hakları ailenin korunmasından önce gelir ve korunur. Bireyin temel haklarının diğer bireylere, eşine ve hatta devlete karşı korunması esastır. Bu sebeple evlilik birliğine dair yasal yükümlülük alanlarında bile, eşlerin her birinin ayrı ayrı özel yaşam alanları vardır ve bu alanlar Anayasa tarafından koruma altına alınmıştır. Ailenin evliliğin yasal yükümlülükler alanı kapsamında ortak bir özel hayatı varsa da bu ortak alan ancak diğer eşin izin verdiği ölçüde vardır. Aile bireylerinden birisinin bu alandaki ortak alanı kabul etmemesi bir başka deyişle diğer eşe bu alanı kapatmasının yaptırımı, diğer eşe Anayasaya aykırı olarak bu ortak alana müdahale hakkı vermez. Bu durum ancak bir boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak Hukuka aykırı şekilde elde edilen delilin değerlendirilmesi ve hükme esas alınması Anayasa ve H.M.K.nun 189/3. maddesine aykırılık oluşturur. Bu sebeplerle davacı-davalı eşin hukuka aykırı şekilde elde ettiği delilin hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle hükmün bozulması ve bozma sebebine göre diğer itiraz sebepleri incelenemeyeceğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.” T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2012/21108, K. 2013/21067, T. 17.9.2013, (Kazancı İçtihat Bankası).

Nitekim son dönem kararlarda mevzuat ile uygulama arasında tam birlik sağlandığı söylenebilir. Aşağıdaki, kullanılan delilin elde ediliş şeklinin incelendiği, delilin, gerçeği yansıtsa dahi hukuka aykırı yoldan elde edilmiş olması halinde değerlendirilmeyeceğine hükmedilen bazı kararlara yer verilmiştir:

Mahkemece, davalı erkek kusurlu kabul edilerek kadının boşanma davası kabul edilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı kadın tarafından sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin erkeğin "özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil, hükme esas alınamaz. Davalı erkeğin boşanmayı gerektirecek başkaca kusurlu bir davranışı ise kanıtlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalının kusuru ispatlanamadığından boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/24760, K. 2018/10726, T. 08.10.2018, (Kazancı İçtihat Bankası).

Mahkemece davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan CD hükme esas alınarak davalı-karşı davacı erkeğe sadakatsiz davrandığı vakıası kusur olarak yüklenilmişse de, CD'nin erkeğin "Özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil hükme esas alınamaz. CD'nin hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğe sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış vakıasının kusur olarak belirlenmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2020/2359, K. 2020/3302, T. 24.06.2020, (Kazancı İçtihat Bankası).

Mahkemece, davacı-davalı kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilmiş ise de; davalı-davacı erkeğin aynı ortamda bulunan kişilerin haberi olmaksızın yaptığı ses kayıtlarına ilişkin CD içerikleri hukuka aykırı delil niteliğinde olup, kusur belirlemesinde dikkate alınamaz.” T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/23960, K. 2018/10956, T. 15.10.2018, (Kazancı İçtihat Bankası).

Kanaatimce, hukuka aykırı deliller konusunda, somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılacağı hususundaki Yargıtay uygulaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ ndaki açık düzenlemeye aykırıdır. Nitekim artık Yargıtay da bu uygulamadan vazgeçmiş durumdadır. Dolayısıyla delilin hukuka aykırı şekilde yaratılmış olması ya da hukuka aykırı yoldan elde edilmiş olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Böyle bir delil hukuka aykırı delildir ve bir vakıanın ispatında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle boşanma davalarında tarafların sunacağı delillerin uzmanı yardımı ile bilgi süzgecinden geçirilmesi, delillerin niteliği, ispat gücü noktasında bilgi edinilmesi önemlidir. Zira sırf boşanma davasında haklı çıkmak adına her delilin mahkemeye sunulması telafisi güç zararlar doğurabilir. Öyle ki, hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delil, hiçbir şekilde hükme esas alınamayacağı gibi; delilin elde edilişi itibarı ile varsa suç teşkil eden eyleminden dolayı delili sunan tarafın cezalandırılması da söz konusu olabilecektir.

22.03.2021

Av. Ceren TÜRER UYKAL

 

Yol Tarifi